12 Şubat 2013 Salı

kağıt bardak


eski işyerimde - pardon ofisimde - türk kahvesi hastası hanımlar vardı. (ofis kelimesine de hastayım) özgün olmaya çalışırken bayağılaşan hanımlardı bunlar. günümüz post-ergen takımının kezban olarak nitelendirmeyi hoş bulduğu cinsten hanımlar. düğünleri için kilo vermeye çalışan, sonrasında afedersiniz hayvan gibi hamurişine abanan ve birbirlerine sürekli yemek tarifleri verip yine sonrasında atkins, dukan diyeti gibi metotları uygulayıp yumurta kokarak gezen sarı röfleli hanımlar. üzerlerine sıktıkları parfümleri bilmem kaç yetaleye free shoptan getirten ve yine de yumurta kokan. markafoni com gibi sitelerden 16 parça bluzu yalnızca 59.99'a alıp sonra 15 parçasını iade eden. ve kocalarından, sözlülerinden yahut nişanlılarından jestler bekleyip kendilerinden zerre ödün vermeyen.
hah işte o hanımlar.
bunlar, ne sikime bir kafa ile olduğunu sonradan anladığım bir örgütlenme ile ortaklaşa para toplayıp yine 12 taksit artı 3 ay taksit erteleme kampanyası ile aldıkları kahve makinesinde her öğleden sonra türk kahvesi yapar ve höpürdete höpürdete içerlerdi. kahveyi yaparken elbet bana da sorarlardı. zira kıl tüy bi insan da olsam, insanları rahatsız eden bir tipim yoktur. uyumluyumdur. genelde. epey bir süre içmemekte direttikten sonra, sonunda sırf bulaşık yıkamamak için "ben karton bardakta içeyim dibi de benim olabilir farketmez" cümlesini kurarak tekliflerine, yüzümde hafif müstehzi bir gülümsemeyle iktifa ettim. haftalarca hem sessiz -aslında sinsice- koca bardak türk kahvesi içtim hem de hiç bulaşık yıkamadım.

kağıt bardak candır can. eve de aldım bim'den.



by songstonoone

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder