bazı insanlar, başkalarının en kötü huylarından bahsederken aslında tam da kendilerinden bahsettiklerinin farkında değiller. farkındalık ise bizi yavaş yavaş öldürüyor. kanımızı zehirliyor.
Böyle güccük güccük oyunlar oynamak insanların aslında küçük yaştaki aldanmışlıklarının ileri dönem dışavurumu sanırım. bilmiyorum. hiç Freud okumadım. yazılışını bildiğime şaşıyorum. Aslında şu kısacık ömrümde pek kitap okuduğumıu da söyleyemem. bu konuda zaten ailenin yüz karası benim.
Babam yıllarca ilmihaller, Sahih-i Buhari'ler ve bilimum on emir yorumları okudu. Halen Kur'an okuyor.
Annem ise Türk edebiyatının mürekkebinden beslenmiş bir iflah olmaz romantik. romantik derken, öyle duygusallı aşklı romantik değil. Vintage biraz hani. (çok retro oldum lan.)
Ablam ise fantastik dünyalarda 8 boynuzlu atlara dragonkanı içirtir. Ursula Le Guin denen karının kitabından geçilmiyor zaten ev.
Ben ise uslanmaz bir polisiyeci.
konu nereye geldi.
insanların kendini gösterme çabası beni ürkütüyor. ben ki, şu güne kadar kendimi saklayan, artık kendimi ortaya koymak mecburiyetindeyim. geriliyorum.
her gün ne iş yaptığımın raporunu müdürüme, müdürümün müdürüne ve en müdüre vermek zorundayım. evet, en müdür diye bir şey var.
epeydir müzik üzerine yazamayışımın sebebi ise tam da burdan ileri geliyor.
dedikodulara geçeyim. istanbul'daki eski kuaförüm yeni evlenmiş olduğu hanımdan ayrılarak tükkanın ortağı hanım ablamızla çıkmaya başlamış.
by songstonoone
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder